Galatasaray'ın kazandığı 26. haftada Fenerbahçe, maç öncesinde zorlu görünen Antalya deplasmanına çıktı. Tek farkla da olsa kazanmasını bildi. Haftalar ilerledikçe, hele ki maçları önce Galatasaray oynadıkça, Fenerbahçe maçlara kazanma stresiyle çıkacak. Bu artık son 8 maçın realitesi olacak.
38 günde 12. maçına çıkan takımın yıpranması doğaldır. Bu maça dengeli bir oyun anlayışıyla başlayan Fenerbahçe, 11. dakikada Plzen maçının golcüsü Salih'in harika şutuyla gelen golle öne geçti. Öne geçtikten sonra, Tita, Aissati, Diaarra üçlüsüyle defans arkasına çabuk sarkan oyunculara karşı “bekleme oyunu” oynamak mantıklı olacaktı. Ancak 15. Dakikada Emre'nin tekrar sakatlanması, kapılan topların etkili kullanılması anlamında zaaf yaratmaya başladı.
Emre çıkarken Selçuk’un girmesi doğaldı. Selçuk, Fenerbahçe'nin 2. Topal'ı olarak düşünülmeli. Savunma önünde dalgakıran olacak, önündeki adamlar ondan farklı tipte olduklarında, işini iyi yapan bir adam. Arkadan baskı yiyeceği pozisyonlarda top atmadığın sürece bir arızası olmaz, belli bir standartta oynar.
Salih'in Uefa Avrupa Ligi sonrasında, bugün onbirde başlaması, oynama iştahını artırmak ve iyi oynayana formayı verme anlamında değerlidir. Emre'nin döndüğü, Meireles'in bir iki maçtır toparlamaya başladığı ortamda, Cristian'ı kenara yollayarak formayı kapmak büyük iş.
Erken gelen gol ve Emre'nin çıkışı sonrası, Fenerbahçe topu rakibe bırakıp kendi sahasında bekleme oyunu oynamaya başladı. Kapılan topları Caner, Sow ya da Kuyt'a oynayarak hızlı çıkmaya çalışan takımın işleyişinde bazı bozukluklar olduğunu gördük.
Bence Fenerbahçe'nin geriye yaslanmak zorunda kalmasında, hızlı futbolcuları olan rakibe alan bırakmama isteği kadar, kullanılamayan Webo ve Emre'nin yokluğunun, Egemen'in de sırtını kendi kalecisine bitiştirip oynama alışkanlığının etkisi var.
Gökhan ilk yarı iki kere soldan gelen Tita'yı kaçırdıysa da, sonuç çıkmadı. Fakat aynı Tita, İsaac'in iki Fenerbahçeli'den sıyrıldığı pozisyonda önünde kalan serseri topu, Salih'in golündekine benzer bir vuruşla ağlara yolladı.
Meireles, Tita'nın golünde ortalarda olmaması dışında iyi bir performans çıkardı. Birkaç maçtır vites yükselten Meireles, genel olarak hatları kapatmada ve bir iki kez, 4-5 dakikalık periyotlarda rakibe baskı yapan Fenerbahçe'nin oluşmasında etkin rol oynadı. Yine de topa sertliği yeterli düzeyde değil, ayakları da yere sağlam basmıyor bana göre.
Zinde bir takım, ön tarafı hızlı Antalyaspor'un zayıf arka tarafına, bilhassa beklerine baskı yapabilir, hataya zorlayabilirdi. Webo'nun yokluğunda son dönemdekinin aksine solda değil de, ön alanda oynatılan Moussa Sow, bu mevkide topu tutamıyor. Yollanan topları aldığında da, arkadaşlarının gelip hücumda çoğalmayı sağlamak yerine, direkt rakip kaleye gitmeye çalışıyor. Çoğu zaman rakibini geçemediğinde de, ileri atılan topların duvara çarpmışçasına geri dönmesine sebep olmuş oluyor.
Plzen maçının yıldızı Caner, bilhassa maçın ilk yarısında, yine içeri girerek hücum organizasyona katkı vermeye çalıştı. Ancak 42. dakikada kullandığı kornerde, Gökhan'ın aşırtıp, Sow'un kafayla dokunarak ağlara yolladığı pozisyon dışında ayakları, düşündüklerini yapmaktan uzaktı. İlk yarı sonunda gelen bu gol Fenerbahçe'nin soyunma odasına, üzerine gelen rakibe rağmen önde girmesini sağlayınca, takıma güven vermesi bakımından çok değerliydi.
İkinci yarı Kuyt-Salih-Meireles üçlüsünün gayretiyle, zaten skor avantajına sahip olan Fenerbahçe dengeli bir oyun ortaya koymayı başardı. Salih'in Oğuz Çetin'i hatırlatan ara pasında golü yapamayan Sow, bir ciddi pozisyona daha girdi onu da değerlendiremedi.
Günün, temposu düşük oyuncularından Gökhan'ın ortasına Kuyt, sahalarda sık görmediğimiz harika bir kafa vurdu; bu akıl dolu kafa vuruşunun gol olmaması gerçekten çok yazık. Hem iyi bir orta çok iyi değerlendirilmiş olacaktı, hem Kuyt gol yapma konusunda belli bir istikrara doğru yürüyecekti hem de çok güzel bir gol izleyecektik.Yine Dirk Kuyt'a gözünün önünde dirsek atan İsaac'i atması için hakemi uyarmayan yan hakemin dayaklık olduğunu da belirtelim.
Milli takım arası öncesinde, Fenerbahçe'nin sakatlarının dönmesi için zaman kazanması açısından bu maç daha da değerliydi. Dahası Real Madrid eşleşmesi döneminde puan kaybetmesi muhtemel olan Galatasaray ile puan farkı korunmuş oldu. Şampiyonluk düğümü sondan bir önceki hafta oynanacak derbiye kadar çözülmeyecek gibi görünüyor. Webo ve Emre'nin olabilecek en kısa zamanda sahalara geri dönmesi Fenerbahçe'nin yarışı son ana kadar kovalama şansını bir o kadar artıracaktır.
https://twitter.com/Oguzarpsatknsn
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder