Sow'un Fanatik'in sorularına verdiği cevaplar şöyle:
Fransa’da Gol Kralı olmuştun. Liverpool’un, Arsenal’in istediği bir oyuncuydun. Bu şartlar altında Fenerbahçe’yi tercih etmen çok konuşuldu. O dönem ne düşündün?
- O dönem esas düşüncem şuydu: Farklı ortamları yaşamak, farklı şehirleri, farklı kültürleri görmek. Farklı bir atmosfer, farklı ve fantastik bir şehirdi İstanbul... Bu durum, bana çok ilgi çekici geldi. Buraya gelmem, en önceleri çok kişiye şaşırtıcı geldi. Çünkü Arsenal, Liverpool gibi İngiltere’nin önemli takımlarından da teklifler vardı. Kararımı, Fenerbahçe’den yana kullandım. Türkiye gibi Müslüman bir ülkeden yana kullandım. Bugün ise geldiğime hiç pişman değilim, aksine çok mutluyum. İyi ki böyle bir tercih yapmışım, iyi ki Fenerbahçe’ye gelmişim. Çünkü adı Fenerbahçe olan büyük bir kulüpte oynuyorum ve bu kulüpte, bu ülkede ve bu şehirde kendimi gerçekten çok iyi hissediyorum. Çok mutluyum, hayatımdan da çok memnunum.
Fransa’dan geldin. İki lig arasında bir bocalama dönemi geçirdin mi?
- Türkiye ve Fransa, gerçekten de birbirinden çok farklı iki lig. Kesinlikle, Türkiye liginin daha zor olduğunu söyleyebilirim. Fransa’da taktik ve teknik daha ön plandayken, Türkiye liginde duygusallık daha ön planda! Burada daha kalpten oynuyorsunuz. Süper Lig’de çok da iyi takımlar var aslında ve elbette çok iyi oyuncular var.
Sana göre Türkiye’deki en iyi takımlar kimler?
- Fenerbahçe’yi saymaya gerek duymuyorum. Fenerbahçe’den sonra aklıma gelenler ise Galatasaray ve Beşiktaş... Fakat şunu da açıkça söylemeliyim; Bana her kim şampiyonlukla ilgili bir şeyler sorarsa, vereceğim tek bir yanıt vardır: Fenerbahçe...
Biraz daha sosyal hayatından bahsedelim. Futbol dışında seni en çok mutlu eden şeyler neler burada?
- Türkiye güzel bir ülke ve İstanbul da çok güzel bir şehir. Burada kendimi huzurlu hissediyorum. Hem dini inanışlarıma da uygun bir yer. Gittiğimiz her yerde büyük ilgi görüyoruz. Fenerbahçe gerçekten de çok büyük bir kulüp. Taraftarların kulübe olan bağlılığını, daha önce hiç bir yerde görmedim. Bana da çok destek oluyorlar. Onların ilgisini yakından hissetmek, bir futbolcuya ayrı bir güç, ayrı bir motivasyon kazandırıyor. Benim için en büyük artılardan birisi de bu zaten...
"Aykut hoca hem benim şansım hem kulübün"
Geçtiğimiz sezon devre arasında geldin. Sezonun son maçında şampiyonluğu kaybettiniz. Bu durum, senin üzerinde nasıl bir iz bıraktı?
- Ocak ayında Fenerbahçe’ye transferim gerçekleşti. Özellikle son maçlarda sahada olmayı çok ama çok arzu ediyordum. Fakat ciddi bir sakatlık geçirmiştim. Buradaki ilk yılımda, hatta bir yıl bile değil, 6 aylık bir süreçte şampiyonluk yaşamak, kesinlikle bana çok iyi gelecekti! Lille’deki şampiyonluktan sonra burada da bir şampiyonluk yaşamak çok farklı bir duygu olabilirdi. Harika olacaktı, ama futbol böyle bir oyun işte, olmadı! İnşallah bu sene olacak, şampiyon olacağız.
‘Kasımpaşa maçı bir milattı’
Bu sezon, nasıl bir Fenerbahçe var sana göre sahada... Dışarıdan bakıldığında inişli-çıkışlı bir performans görülüyor. Bunun nedeni ne?
Bu sene takıma yeni katılan arkadaşlarımız oldu. Yeni gelen oyuncular, takıma yavaş yavaş adapte oldular. İnişli çıkışlı bir şekilde bu seneye başladığımız doğru. Ama bu çok normal. Belli bir zamandan sonra, özellikle de son haftalarda çok daha iyi olduğumuzu söyleyebilirim. Kasımpaşa maçı belki de bizim için bir milattı. O gün şapkamızı önümüze koymamız gerektiğini anladık ve öyle de yaptık. Düşündük, takım halinde. Hatalarımızdan ders çıkardık ve şu ana bakın işte, galibiyet serilerimiz başladı. Arada bir Antalya mağlubiyeti, bir de Eskişehir beraberliği var... Antalya maçı bir ‘kaza’, Eskişehir maçı ise büyük şanssızlık. Antalya maçı gerçekten de bizi çok üzdü. Fakat Allaha Şükür, yeniden çıkışa geçtik. Çünkü biz çok kaliteli ve iyi bir ekibiz.
‘Şapkamızı önümüze koyduk’
Rakiplerinizin taraftarları kadar Fenerbahçe taraftarları içinde de bir grup, sürekli Aykut Kocaman’ı eleştiriyor. Aykut Kocaman bu eleştirileri hak eden biri mi? Daha da özelleştirelim. Günün büyük bölümünü bir arada geçiriyorsunuz, sana göre Aykut Kocaman nasıl biri?
- Aykut Kocaman, Fenerbahçe için büyük bir şans. Takım olarak, teknik heyetle iyi bir uyum içerisindeyiz. Hoca, oyuncularına yakın ilgi gösteriyor. Her zaman her sorunumuzla yakından ilgilenmeye çalışıyor. Benimle de bir çok kez görüştü. ‘Sen hiç bir şeyi kafana takmadan futbolunu oyna, biz senin ne kadar kaliteli olduğunu biliyoruz’ dedi. İnanın, onun bu sözleri, kötü günler yaşadığımda bana büyük moral oldu. O, bu takıma yürekten inanıyor ve başarı için elinden gelen her şeyi yapıyor. Biz de giderek daha iyi bir takım oluyoruz. Hocamızı üzdüğümüz zamanlar da oldu. O zamanlar biz de oyuncular olarak şapkamızı önümüze koyup, çok düşündük. Kendi payımıza, hatalarımızı sıralayarak, tespit ettik. Oyuncular olarak toplantılar yaptık. Ama neyse ki, kötü günleri geride bıraktık ve şimdi önümüze bakıyoruz.
‘Avrupa’da hedefimiz final’
UEFA’da ‘yılın golü’ adaylarından biri de senin golün.
- Bir golümün Puskas ödülüne aday gösterilmesi beni çok mutlu etti. Galatasaray’a atılmış olması ise mutluluğumu artırdı. Bunun yanı sıra iki Fenerbahçeli oyuncunun bu listeye girmesi de ayrı güzellik. Ben ya da Stoch, kim kazanırsa kazansın bence önemli olan bu 10 golün içinde olmaktır aslında. Ben oyumu Stoch’un golüne verdim. Çünkü o harika bir goldü.
‘Röveşatanın keyfi bir başka!’
Eskişehir maçında yine bir röveşata golü attın!
- Golü ben de beğendim. Ancak beni daha fazla mutlu eden şey, takımın mücadelesi ve geri dönüşü oldu. Biz hep birlikte sevinen, üzülen bir ekip olduk. Gole gelince... Hem Kuyt’ın mücadele sonrasında pozisyonu hazırlaması hem de bitiricilik açısından muhteşemdi. Röveşatanın keyfi bir başka oluyor tabii! Bu benim Fenerbahçe’deki 3. röveşatam!
‘Alex’e çok üzüldük ama hayat devam ediyor...’
* Sana Alex’i sormamak olmaz. Gidişi nasıl etkiledi?
- Alex’in takımdan ayrılışını kimse beklemiyordu. Herkes için çok üzücü oldu. Hem taraftarlar için hem bizim için hem de arkadaşları için. Alex çok büyük bir oyuncuydu, çok iyi bir oyuncuydu. Ama hayat devam ediyor ve bizim geriye bakmadan Fenerbahçe olarak yolumuza devam etmemiz gerekiyor. Kaybedecek vaktimiz yok ve hedeflerimiz var. Alex’in her zaman bir parçası burada olacak. Ama futbol da aynı hayat gibi, bu tip şeylere çok açıktır. Bundan sonra Alex’in yolu da açık olsun.
Ooooo Ooooo Ooooo Moussa Sow
Moussa Sow ile röportajımız devam ederken, tesislerde büyük bir gürültü koptu. Önce, taraftarların tesislerden içeri girdiğini düşündük. Çünkü çılgınca tezahürat yapılıyor, o ses, yeri göğü inletiyordu. Sow ve bu görüşmede bize yardımcı olan Orkun Yazgan ile birlikte arkamızı döndüğümüzde şaşırdık. Çünkü kulüp çalışanlarının arasında coşkulu hareketler yaparak ‘Moussa Sow’ diye bağıran kişi, Fenerbahçe’nin Brezilyalı yıldızı Cristian Baroni’den başkası değildi. Attığı her gol sonrası kafasından öptüğü Sow ile çok iyi arkadaş olan Baroni, bizim her sorumuzda tezahürat yaparak Sow’un yanıtlamasını engellemeye çalıştı, fakat kısa süre sonra pes etti ve röportaj gerçekleşti!
Her şeyi olay!
* Fransa Gol Kralı Mousa Sow ile Fenerbahçe’nin ilgilendiği haberleri yer almaya başladığında, ne ulusal ne de uluslararası basın bu transfere ihtimal dahi vermiyordu. Çünkü Sow’a Liverpool ve Arsenal gibi devler talipti. Üstüne üstlük, Fenerbahçe çok dramatik bir süreçten geçiyor, bir yandan mahkemelerde hak ararken, diğer taraftan alt üst olan mali tabloyu düzeltmeye çalışıyordu.
* 26 Ocak 2012 tarihinde Senegal Milli Takımı kampından özel bir uçakla bir günlüğüne Türkiye’ye getirildi. Sağlık kontrollerinin ardından, 10 Milyon Euro bonservis bedeli ödenerek Fenerbahçe’ye imza attı. Avrupa şaşkın, Fenerbahçe taraftarı bayram yapıyordu.
* Fenerbahçe’deki ilk golünü, formayı sırtına geçirdiği ilk maçında attı. Beşiktaş derbisinde ağları havalandırdı, Fenerbahçe sahadan 2-0 üstünlükle ayrıldı. Fakat Fenerbahçeliler, onun ilk golünü Beşiktaş’a atılan gol olarak görmüyordu! Çünkü Sow, Lille formasıyla Şampiyonlar Ligi’nde Avni Aker Stadı’nda Trabzonspor’a bir gol atmış ve o maçın berabere bitmesine neden olmuştu.
* Galatasaray’a attığı röveşata golü, UEFA’da ‘yılın en güzel golü’ yarışmasında aday gösterildi. Geçen sezon Süper Final serisinde Galatasaray derbisinde Emre Çolak ile girdiği ikili mücadelede sakatlanınca sezonu kapattı. Camia, bu nedenle gerçek bir şok yaşadı.
* Bu sezona başlarken yaşadığı sakatlık nedeniyle çok konuşuldu. Oruç tuttuğu için gerçek performansını sergileyemediği tartışmaları gündemdeki sıcaklığını korurken, bu sakatlığın, vücudunun güçsüz olması sebebiyle yaşandığı ileri sürülüyordu. Üstelik o dönem kulüp doktorluğu yapan Ertuğrul Karanlık’ın ‘kronik sakat’ iddiaları da Sow’u bir polemiğin ana unsuru haline getiriyordu.
* Bu haberlerin yazılı basında yer alması, Karanlık’ın televizyonları gezerek açıklamalar yapması, onun kötü etkineleceği endişesi uyandırdı. Fakat Sow bir kez daha herkesi yanılttı. Çünkü o günden beri her maçta gol attı, ‘müzmin sakat’ iddialarını yanıtladı!
Ciddi bir adam...
Fenerbahçe’nin yükselişteki golcüsü Moussa Sow, tesislerdeki Türkçe dersinden sonra gülümseyerek yanımıza geldiğinde, aldıkları derslerin bir hayli keyifli ve eğlenceli geçtiğini anlamamak imkânsızdı. Röportaj fotoğrafları için makine karşısına geçen Senegalli, en küçük detaylarla bile ilgilendi. Çekilen fotoğraflarda nasıl göründüğüne baktı, bazılarını beğenirken, bazılarına duduk büktü. Ardından sorularımızı cevaplamak için yanımıza gelen Sow’un, son derece ciddi bir insan olduğunu gözlemledik. Sorulara olabildiğince net yanıtlar vermeye özen gösterdi. Röportaj esnasında ciddiyetinden hiç taviz vermedi. Sakatlığı konusundaki soruyu yönelttiğimizde, haksızlığa uğramış bir insan edası, hem verdiği yanıta hem de vücut diline net şekilde yansıyordu. Dinine bağlı bir Müslüman olduğunu defalarca vurgularken, ilahi adalet duygusunu da hiçbir zaman aklından çıkarmadığı neredeyse her cümlesinde hissediliyordu. Sow; işi, ailesi ve yaşam biçimini son derece ciddiye alan bir insan profili çizdi aklımızda.
Fransa’da Gol Kralı olmuştun. Liverpool’un, Arsenal’in istediği bir oyuncuydun. Bu şartlar altında Fenerbahçe’yi tercih etmen çok konuşuldu. O dönem ne düşündün?
- O dönem esas düşüncem şuydu: Farklı ortamları yaşamak, farklı şehirleri, farklı kültürleri görmek. Farklı bir atmosfer, farklı ve fantastik bir şehirdi İstanbul... Bu durum, bana çok ilgi çekici geldi. Buraya gelmem, en önceleri çok kişiye şaşırtıcı geldi. Çünkü Arsenal, Liverpool gibi İngiltere’nin önemli takımlarından da teklifler vardı. Kararımı, Fenerbahçe’den yana kullandım. Türkiye gibi Müslüman bir ülkeden yana kullandım. Bugün ise geldiğime hiç pişman değilim, aksine çok mutluyum. İyi ki böyle bir tercih yapmışım, iyi ki Fenerbahçe’ye gelmişim. Çünkü adı Fenerbahçe olan büyük bir kulüpte oynuyorum ve bu kulüpte, bu ülkede ve bu şehirde kendimi gerçekten çok iyi hissediyorum. Çok mutluyum, hayatımdan da çok memnunum.
Fransa’dan geldin. İki lig arasında bir bocalama dönemi geçirdin mi?
- Türkiye ve Fransa, gerçekten de birbirinden çok farklı iki lig. Kesinlikle, Türkiye liginin daha zor olduğunu söyleyebilirim. Fransa’da taktik ve teknik daha ön plandayken, Türkiye liginde duygusallık daha ön planda! Burada daha kalpten oynuyorsunuz. Süper Lig’de çok da iyi takımlar var aslında ve elbette çok iyi oyuncular var.
Sana göre Türkiye’deki en iyi takımlar kimler?
- Fenerbahçe’yi saymaya gerek duymuyorum. Fenerbahçe’den sonra aklıma gelenler ise Galatasaray ve Beşiktaş... Fakat şunu da açıkça söylemeliyim; Bana her kim şampiyonlukla ilgili bir şeyler sorarsa, vereceğim tek bir yanıt vardır: Fenerbahçe...
Biraz daha sosyal hayatından bahsedelim. Futbol dışında seni en çok mutlu eden şeyler neler burada?
- Türkiye güzel bir ülke ve İstanbul da çok güzel bir şehir. Burada kendimi huzurlu hissediyorum. Hem dini inanışlarıma da uygun bir yer. Gittiğimiz her yerde büyük ilgi görüyoruz. Fenerbahçe gerçekten de çok büyük bir kulüp. Taraftarların kulübe olan bağlılığını, daha önce hiç bir yerde görmedim. Bana da çok destek oluyorlar. Onların ilgisini yakından hissetmek, bir futbolcuya ayrı bir güç, ayrı bir motivasyon kazandırıyor. Benim için en büyük artılardan birisi de bu zaten...
"Aykut hoca hem benim şansım hem kulübün"
Geçtiğimiz sezon devre arasında geldin. Sezonun son maçında şampiyonluğu kaybettiniz. Bu durum, senin üzerinde nasıl bir iz bıraktı?
- Ocak ayında Fenerbahçe’ye transferim gerçekleşti. Özellikle son maçlarda sahada olmayı çok ama çok arzu ediyordum. Fakat ciddi bir sakatlık geçirmiştim. Buradaki ilk yılımda, hatta bir yıl bile değil, 6 aylık bir süreçte şampiyonluk yaşamak, kesinlikle bana çok iyi gelecekti! Lille’deki şampiyonluktan sonra burada da bir şampiyonluk yaşamak çok farklı bir duygu olabilirdi. Harika olacaktı, ama futbol böyle bir oyun işte, olmadı! İnşallah bu sene olacak, şampiyon olacağız.
‘Kasımpaşa maçı bir milattı’
Bu sezon, nasıl bir Fenerbahçe var sana göre sahada... Dışarıdan bakıldığında inişli-çıkışlı bir performans görülüyor. Bunun nedeni ne?
Bu sene takıma yeni katılan arkadaşlarımız oldu. Yeni gelen oyuncular, takıma yavaş yavaş adapte oldular. İnişli çıkışlı bir şekilde bu seneye başladığımız doğru. Ama bu çok normal. Belli bir zamandan sonra, özellikle de son haftalarda çok daha iyi olduğumuzu söyleyebilirim. Kasımpaşa maçı belki de bizim için bir milattı. O gün şapkamızı önümüze koymamız gerektiğini anladık ve öyle de yaptık. Düşündük, takım halinde. Hatalarımızdan ders çıkardık ve şu ana bakın işte, galibiyet serilerimiz başladı. Arada bir Antalya mağlubiyeti, bir de Eskişehir beraberliği var... Antalya maçı bir ‘kaza’, Eskişehir maçı ise büyük şanssızlık. Antalya maçı gerçekten de bizi çok üzdü. Fakat Allaha Şükür, yeniden çıkışa geçtik. Çünkü biz çok kaliteli ve iyi bir ekibiz.
‘Şapkamızı önümüze koyduk’
Rakiplerinizin taraftarları kadar Fenerbahçe taraftarları içinde de bir grup, sürekli Aykut Kocaman’ı eleştiriyor. Aykut Kocaman bu eleştirileri hak eden biri mi? Daha da özelleştirelim. Günün büyük bölümünü bir arada geçiriyorsunuz, sana göre Aykut Kocaman nasıl biri?
- Aykut Kocaman, Fenerbahçe için büyük bir şans. Takım olarak, teknik heyetle iyi bir uyum içerisindeyiz. Hoca, oyuncularına yakın ilgi gösteriyor. Her zaman her sorunumuzla yakından ilgilenmeye çalışıyor. Benimle de bir çok kez görüştü. ‘Sen hiç bir şeyi kafana takmadan futbolunu oyna, biz senin ne kadar kaliteli olduğunu biliyoruz’ dedi. İnanın, onun bu sözleri, kötü günler yaşadığımda bana büyük moral oldu. O, bu takıma yürekten inanıyor ve başarı için elinden gelen her şeyi yapıyor. Biz de giderek daha iyi bir takım oluyoruz. Hocamızı üzdüğümüz zamanlar da oldu. O zamanlar biz de oyuncular olarak şapkamızı önümüze koyup, çok düşündük. Kendi payımıza, hatalarımızı sıralayarak, tespit ettik. Oyuncular olarak toplantılar yaptık. Ama neyse ki, kötü günleri geride bıraktık ve şimdi önümüze bakıyoruz.
‘Avrupa’da hedefimiz final’
UEFA’da ‘yılın golü’ adaylarından biri de senin golün.
- Bir golümün Puskas ödülüne aday gösterilmesi beni çok mutlu etti. Galatasaray’a atılmış olması ise mutluluğumu artırdı. Bunun yanı sıra iki Fenerbahçeli oyuncunun bu listeye girmesi de ayrı güzellik. Ben ya da Stoch, kim kazanırsa kazansın bence önemli olan bu 10 golün içinde olmaktır aslında. Ben oyumu Stoch’un golüne verdim. Çünkü o harika bir goldü.
‘Röveşatanın keyfi bir başka!’
Eskişehir maçında yine bir röveşata golü attın!
- Golü ben de beğendim. Ancak beni daha fazla mutlu eden şey, takımın mücadelesi ve geri dönüşü oldu. Biz hep birlikte sevinen, üzülen bir ekip olduk. Gole gelince... Hem Kuyt’ın mücadele sonrasında pozisyonu hazırlaması hem de bitiricilik açısından muhteşemdi. Röveşatanın keyfi bir başka oluyor tabii! Bu benim Fenerbahçe’deki 3. röveşatam!
‘Alex’e çok üzüldük ama hayat devam ediyor...’
* Sana Alex’i sormamak olmaz. Gidişi nasıl etkiledi?
- Alex’in takımdan ayrılışını kimse beklemiyordu. Herkes için çok üzücü oldu. Hem taraftarlar için hem bizim için hem de arkadaşları için. Alex çok büyük bir oyuncuydu, çok iyi bir oyuncuydu. Ama hayat devam ediyor ve bizim geriye bakmadan Fenerbahçe olarak yolumuza devam etmemiz gerekiyor. Kaybedecek vaktimiz yok ve hedeflerimiz var. Alex’in her zaman bir parçası burada olacak. Ama futbol da aynı hayat gibi, bu tip şeylere çok açıktır. Bundan sonra Alex’in yolu da açık olsun.
Ooooo Ooooo Ooooo Moussa Sow
Moussa Sow ile röportajımız devam ederken, tesislerde büyük bir gürültü koptu. Önce, taraftarların tesislerden içeri girdiğini düşündük. Çünkü çılgınca tezahürat yapılıyor, o ses, yeri göğü inletiyordu. Sow ve bu görüşmede bize yardımcı olan Orkun Yazgan ile birlikte arkamızı döndüğümüzde şaşırdık. Çünkü kulüp çalışanlarının arasında coşkulu hareketler yaparak ‘Moussa Sow’ diye bağıran kişi, Fenerbahçe’nin Brezilyalı yıldızı Cristian Baroni’den başkası değildi. Attığı her gol sonrası kafasından öptüğü Sow ile çok iyi arkadaş olan Baroni, bizim her sorumuzda tezahürat yaparak Sow’un yanıtlamasını engellemeye çalıştı, fakat kısa süre sonra pes etti ve röportaj gerçekleşti!
Her şeyi olay!
* Fransa Gol Kralı Mousa Sow ile Fenerbahçe’nin ilgilendiği haberleri yer almaya başladığında, ne ulusal ne de uluslararası basın bu transfere ihtimal dahi vermiyordu. Çünkü Sow’a Liverpool ve Arsenal gibi devler talipti. Üstüne üstlük, Fenerbahçe çok dramatik bir süreçten geçiyor, bir yandan mahkemelerde hak ararken, diğer taraftan alt üst olan mali tabloyu düzeltmeye çalışıyordu.
* 26 Ocak 2012 tarihinde Senegal Milli Takımı kampından özel bir uçakla bir günlüğüne Türkiye’ye getirildi. Sağlık kontrollerinin ardından, 10 Milyon Euro bonservis bedeli ödenerek Fenerbahçe’ye imza attı. Avrupa şaşkın, Fenerbahçe taraftarı bayram yapıyordu.
* Fenerbahçe’deki ilk golünü, formayı sırtına geçirdiği ilk maçında attı. Beşiktaş derbisinde ağları havalandırdı, Fenerbahçe sahadan 2-0 üstünlükle ayrıldı. Fakat Fenerbahçeliler, onun ilk golünü Beşiktaş’a atılan gol olarak görmüyordu! Çünkü Sow, Lille formasıyla Şampiyonlar Ligi’nde Avni Aker Stadı’nda Trabzonspor’a bir gol atmış ve o maçın berabere bitmesine neden olmuştu.
* Galatasaray’a attığı röveşata golü, UEFA’da ‘yılın en güzel golü’ yarışmasında aday gösterildi. Geçen sezon Süper Final serisinde Galatasaray derbisinde Emre Çolak ile girdiği ikili mücadelede sakatlanınca sezonu kapattı. Camia, bu nedenle gerçek bir şok yaşadı.
* Bu sezona başlarken yaşadığı sakatlık nedeniyle çok konuşuldu. Oruç tuttuğu için gerçek performansını sergileyemediği tartışmaları gündemdeki sıcaklığını korurken, bu sakatlığın, vücudunun güçsüz olması sebebiyle yaşandığı ileri sürülüyordu. Üstelik o dönem kulüp doktorluğu yapan Ertuğrul Karanlık’ın ‘kronik sakat’ iddiaları da Sow’u bir polemiğin ana unsuru haline getiriyordu.
* Bu haberlerin yazılı basında yer alması, Karanlık’ın televizyonları gezerek açıklamalar yapması, onun kötü etkineleceği endişesi uyandırdı. Fakat Sow bir kez daha herkesi yanılttı. Çünkü o günden beri her maçta gol attı, ‘müzmin sakat’ iddialarını yanıtladı!
Ciddi bir adam...
Fenerbahçe’nin yükselişteki golcüsü Moussa Sow, tesislerdeki Türkçe dersinden sonra gülümseyerek yanımıza geldiğinde, aldıkları derslerin bir hayli keyifli ve eğlenceli geçtiğini anlamamak imkânsızdı. Röportaj fotoğrafları için makine karşısına geçen Senegalli, en küçük detaylarla bile ilgilendi. Çekilen fotoğraflarda nasıl göründüğüne baktı, bazılarını beğenirken, bazılarına duduk büktü. Ardından sorularımızı cevaplamak için yanımıza gelen Sow’un, son derece ciddi bir insan olduğunu gözlemledik. Sorulara olabildiğince net yanıtlar vermeye özen gösterdi. Röportaj esnasında ciddiyetinden hiç taviz vermedi. Sakatlığı konusundaki soruyu yönelttiğimizde, haksızlığa uğramış bir insan edası, hem verdiği yanıta hem de vücut diline net şekilde yansıyordu. Dinine bağlı bir Müslüman olduğunu defalarca vurgularken, ilahi adalet duygusunu da hiçbir zaman aklından çıkarmadığı neredeyse her cümlesinde hissediliyordu. Sow; işi, ailesi ve yaşam biçimini son derece ciddiye alan bir insan profili çizdi aklımızda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder