UA-36062800-1

11 Mart 2013 Pazartesi

Fenerbahçe Yola Devam Ediyor!



                 Fenerbahçe, Galatasaray'ın Gençlerbirliği'ne yenildiği,Beşiktaş'ın Trabzonla berabere kaldığı haftada, Kadıköyde maça sıkça olduğu gibi, yediği erken golle (1-0) geride başladıysa da, maç bittiğinde skorboard'da Fenerbahçe (4-1) Bursaspor yazıyordu.

                 Maç başlar başlamaz görüldüğü üzere, Aykut Kocaman eksiklerin yerine ve rotasyona gitmek istediği pozisyonlara farklı oyuncular yerleştirmiş, dizilişler ilgili herhangi bir değişiklik yapmaya ise gerek görmemişti.                 

                 Sağbekte sakat Gökhan'ın yerine; Fenerbahçe kariyeri çok büyük ihtimalle sona ermek üzere olan Orhan Şam'ı değil, umduğumuz gibi Mehmet Topuz'u yerleştirmişti. Topuz daha önce bu mevkide oynadığı az maçta, Orhan'a göre çok daha iyi performans göstermişti.

                 Stoperde formunu yükseltmeye başlayan Egemen'i değil, favori oyuncularından Yobo'yu sahaya sürdü. Hoca Yobo'nun tecrübesine ve oyun bilgisine çok güveniyor. Ben formsuz bir sezon geçirdiğini düşünsem de, yoğun eleştiri yapılabilecek bir durum da değil.   

                 Forvette yine sakat olan Webo yerine Semih Şentürk'ü sahaya süren Aykut Kocaman, elbette solda Caner'i oynatıp Sow'u da en öne atabilirdi. Ancak önde Sow'un top tutma özelliği, Fenerbahçe'ye çoğalmak için yeterli süreyi sağlayamayabiliyor. Evet Sow gezgin oynamadığında, bulduğu pozisyonları gole çevirme ortalaması daha yukarılarda oluyor. Ama hocanın takım oyunu anlamında ne yapmak istediğini anlamak gayet kolay geliyor bana..  

                 Solbekte bugünün tercihi, son maçta kadroda dahi olmayan Hasan Ali Kaldırım'dı. Hasan Ali'nin bu akşamki temposuna bakılırsa dinlenmek iyi gelmiş. Ben dinlendirilerek oynatılmasına, maça göre Ziegler'le çıkılmasına karşı değilim. Benim anlamakta zorlanıp itiraz ettiğim, Ziegler oynadığında Hasan Ali'nin maç kadrosunda da olmuyor olması.    

                Batalla'nın Fenerbahçe savunmasını uyutan şık pasını, Sestak Volkan'ın yanından ağlara yollayınca, herkeste doğal olarak 'Yine mi yahu?' tepkisi oluştu. (0-1) 

                Bu erken gelen golün havasından tribünler de takım da çabucak arınırken, bu havanın dağılmasında Emre Belözoğlu'nun rolü büyüktü.    
                              

                 Dk 12'de topu alan Emre yakaladığı şut pozisyonunda önce şut atmadı, çekip düzelttiği topta hem karşısındaki oyuncuyu ekarte etti. Hem de çalım sonrası harika bir ayak içi vuruşla ağlara yolladı. (1-1)
               
                 Golden sonra Fenerbahçe belirgin bir baskı kurmakta zorlandı. Bunun başlıca nedeni Semih'e yollanan topların duvara çarpmış gibi geri gelmesiydi. Ligin ilk devresinin sonlarında toparlanma emareleri veriyordu. Anlaşılan Webo transfer edilip, onbire yerleştirilince oynayacağına olan inancını yeniden yitirmiş, bırakmış kendini. Ne top tutabildi, ne de yavaş bile olsa koşması gerektiği kadar koşabildi.

                 Emre'nin sahanın her yerindeki oyun keyif veriyordu ki sakatlandı. Oyundan çıkmak istediğini söyledikten sonra, bir duran topu zekice hızlı kullandı. Kaleciyle karşı karşıya kalan Kuyt'ın sağ dış vuruşu yan direkten geri geldi. Kaçan bu gol Emre için 23 dk içinde bir gol, bir asistlik muazzam istatistik olacaktı. Dahası oyunuyla herkesi ateşleyip, öne doğru baskıda öncü oluyordu. Sorunlarından arınıp takıma dönen Emre, Fenerbahçe için 'çöldeki vaha' gibi oldu hakikaten!

                Bu pozisyon sonrasında, sağ çaprazdan Cristian'la ve kaleye dönerek yaptığı vuruş Scott Carson'da kalan Sow ile 2 ciddi pozisyon yakalandıysa da gol olmadı.

                Emre'nin yerine giren Mehmet Topal, Meireles'i biraz öne atıp savunmanın önüne yerleşti. Burada Bursaspor'un sihirbazı Batalla'yı kontrol eden Mehmet, doğal olarak hücuma Emre gibi katkı veremedi. Cristian uykudaydı, Meireles de kendini ön alanda sorumluluk almakta pek zorlamıyordu.


                Fenerbahçe'nin ilk yarıdaki temposu, yoğun maç trafiği akıllara gelince düşecek diye düşündüm. Bu nedenle yüksek tempo anlarında goller gelmemesi, Kuyt'la direğe takılan pozisyonun gol olmaması, ilerleyen anlarda tempo yapan takım düşeceği için, maçı çevirmeyi zorlaştıracaktı.

               Bursa Musa Çağıran'la uzaktan etkili bir şut çıkardıysa da, son dönemin güven aralığı düşük seyredeni Volkan Demirel, topun ağlara gitmesine izin vermedi. Devre arasına (1-1) lik eşitlikle gidildi.
                
               
               İkinci yarıya beraberlikle giren Fenerbahçe, devre arasında uyarıldığını sandığım Meireles başta olmak üzere daha derli toplu oynayarak başladı. Meireles geldiği zaman sergilediği, boşa çıkıp top isteyen, yardımlaşan anlayışına geri döndü. Ödülünü de Scott Carson'la beraber Sow'un yükseldiği top sekip önüne düşünce, kaleye yolladığı topun gole dönüşmesiyle aldı. (2-1) Golde Scott Carson'a faul yapıldığı yönünde itirazlar olduysa da hikaye. Ancak top Carson'dan değil de, yükselen Sow'dan sektiyse pozisyon ofsayt. Ben tam olarak seçemedim.

             Caner'in günün kötüsü Semih'in yerine girmesi, solda hırpalanan Sow'un Semih'in boşalttığı alana geçişi maçta bir diğer dönüm noktası oldu. Yediği 2'inci golle birlikte defans güvenliğini azaltan Bursaspor karşısında, Caner sorumluluk aldı. Oyuna girer girmez gamsız Cristian'a alan kapatması için uyarılar yaptığı gibi, doğru alanlara iyi gitti, takımı da gol pozisyonuna sokan organizasyonları hazırladı

              3-4 maçtır Duracell kimliğini tekrar kazanan Dirk Kuyt, Caner'in soldan ortasını iyi takip ederek, arka direkte zor açıdan topu ağlara yuvarladı. (3-1) Kuyt bugün sahanın her yerinde diri, yardımsever ve hırslıydı. Ben basit pas hatalarından dolayı sıkça kızsam da, bugünkü haliyle her takımın arayıp bulamadığı bir futbolcu. Çıktığı hava toplarında dengeli kalıp, sıkça da mücadeleyi kazanan oluyor. Birebir oyunu da pas kalitesi gibi çok üst düzeyde olmasa da, yüksek oyun bilgisi takıma pozisyonlar hazırlamasına yetiyor da arıyor bile. Dahası yaydığı enerji takıma Emre'ninkine benzer bir etki de yapıyor. Ben sahada olsam Kuyt'tan utanır, bir an olsun duramazdım.

              İlk yarım saat hariç, maçın 3'te 2'sini idare ederek geçiren Cristian Baroni, bir daha maça döndükten sonra kalitesini gösterdi. Son dakikalarda Sow'a attığı ara pası Moussa Sow ağlara yollayınca, günü asistle tamamlamış oldu. Ben sürekli istikrarsızlığından şikayet ettiğim Baroni'den yine memnun değilim. Bu şekilde onbirde oynamayı hak etmiyor. Ben olsam bu Baroni'yi 'Genç Semih' rolüyle 60-70'ten sonra oynatırım. Bugüne kadar izlediğim 'Genç Baroni' bu şekilde hep daha fazla verim ve arzuyla oynadı.

              Bu arada ilk yarım saatte müthiş tempo yapan takımın, oyunun ilerleyen bölümünde yukarıda bahsettiğim gibi temposunun düşeceğine inanmıştım. Ancak takım beni net bir şekilde yanılttı. Haftada 3 maç yapan bir takımın, şu anda gösterdiği fizik kalitesi muazzam. Bunlar için Aykut Hoca'yı ciddi ciddi tebrik etmek gerek. Rotasyon uyguladığı takımda bir çok oyuncunun hazır olmasını sağladı. Takım hala 3 kupada da hedefi kovalamaya devam ediyor. Belki Krasic ve Stoch üzerinden eleştirenler olabilir yine de. Ama Krasic bugün maç kadrosundaydı. Stoch'un ise sağa çekerek attığı şutlarla, yiyecek ekmeği kalmadı buralarda. Sezon sonunda Abbas Passenger denilir.

                      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder