UA-36062800-1

15 Şubat 2013 Cuma

Meireles Ne Demek İstiyor?


                    Fenerbahçe Uefa Avrupa Ligi son 32'de karşılaştığı, Bate Barisov ile zor bir sahada, zor bir havada (0-0) berabere kalarak, tur için avantajlı bir skorla dönmeyi başardı. 

        Maç öncesinde saha ve hava koşullarına alışmak için bir antrenman yapması bile mümkün olmayan takımı, teknik taktikten konuşmak pek mümkün değil.. Çünkü Raul Meireles daha 4. dakikada durup dururken Hleb'e attığı tekmeyle kırmızı kart görüp, arkadaşlarını 85 dakika eksik oynamak zorunda bıraktı. 

         Meireles'in gördüğü kart, daha ziyade oyuncuların fiziksel ve mental yorgunluklarının görüldüğü son dakikalarda ya da uzatmalara giden bir maçta, beyne oksijenin daha az gittiği dakikalarda atılmış olsa, konuşacak şey çok daha az olurdu. Karşılaşma daha yeni başlamışken bu tekmeyi atmak ya Hleb'e olan eski bir düşmalıktan, ya da 'Fenerbahçe'de oynamak istemiyorum' demek isteyip, bunu sözlere dökmeden hareketleriyle ortaya koymaya çalışmaktan geliyor olmalı. Başka bir şey gelmiyor aklıma!

         Üstelik Mersin deplasmanında da alakasız bir pozisyonda maçın son bölümünde sarı kart görüp, Trabzon deplasmanı öncesinde cezalı duruma düşmüşsün. Günlerdir bunu eleştiriyoruz. Sen kalkıp takımın kucağına, yeni bir bomba bırakıyorsun anlamak mümkün değil!..
        
         Geldiği dönem sorumluluk anlayışıyla, gelişmiş futbol aklıyla dikkat çeken Meireles, bağ sakatlığı nedeniyle 3 hafta sahalardan uzak kaldığında hep birlikte dönüşünü beklemiştik. Döndüğünde fiziksel olarak geri düşmüşse de, takımın oyun olgunluğuna hemen katkı vermişti. Fiziğini tekrar üst düzeye çekmesini beklerken, her ne kadar haksız da olsa Galatasaray deplasmanında atılarak, takımı dört maç daha yanlız bırakmıştı.

         Zekası oyununda defalarca görünen bir adamdan, hele hele de arma öpmek gibi popülist davranışlar sergilemiş bir adamdan döndüğünde, sorumluluk ve özveri anlamında gelişim bekliyorsun ister istemez! Emre'nin de dönüşüyle, orta saha kalitesinde güvenebilecek adam sayısı artacak diye seviniyorsun, hevesi kursakta bırakıyor. Aynı anda hem ligde hem de kupada cezalı olan kaç futbolcu olmuştur merak ettim ciddi ciddi!

         Aklıma İsmet İnönü'nün, Adnan Menderes'e söylediği rivayet edilen bir söz geldi. ''Artık seni ben bile kurtaramam!''


         Hocaya da maçtan sonra ceza verilip verilmeyeceğini sormuşlar, hoca da çok güzel cevaplamış. ''"Net bir ifadeyle belirtmek gerekirse, ne oyunculuk ne insani kalitesine yakışmayan bir davranışta bulundu. Dolayısıyla Fenerbahçe'nin içinde disiplin talimatları neyse ona uygun davranış gösterilecek. Esas olan ceza vermek değil, bu durumla karşılaşmamak. Ceza vermek hoş bir durum değil."

          Birkaç şey de maça dair söylersek, takım on kişi iyi mücadele etti. Son dakikalarda verdiği bir pozisyon dışında, rakibi iyi karşılayıp, yardımlaşmayı harika yaptılar. Ön plana çıkan Pierre Webo 60'ıncı dakikalarda yorulup çıkana kadar, sahanın her yerinde bastı. Dahası top saklama bakımından da büyük katkı verdi. Giydiği formanın farkında olan, Pierre Webo gibi profesyonellik anlayışı gelişmiş oyuncu sayısı arttırılmalı takımlarda.

          Maçın irlandalı hakemi maç boyu rakibin kartlık pozisyonlarını sürekli olarak es geçerken, faul yapılan Webo'ya da ilginç bir şekilde sarı kart çıkardı. Bilhassa siyahi oyunculara faul yapmayı serbest bırakan Alan Kelly, Kuyt'a sarışın olduğundan muhtemelen pek sempatik davranırken, vücut dili Führer'den halliceydi. Bilsek İrlandalı'ya benzeyen kızıl-çilli Gökay İravul'u kadroda tutar, bu deplasmana da götürürdük.

          Rakip Şampiyonlar Ligi'nden gelmiş, dahası grup maçlarında Bayern Münih'i 3-1 yenme başarısı göstermiş bir takım. Benim dün gece izlediğim takım bu kalitede değil. Seyircisiz de olsa Kadıköy'de bu rakip geçilir. Napoli karşısında sürpriz bir sonuç alıp turu geçmeye yakın görünen Victoria Plzen'i incelemeye başlamak gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder